-
1 un ufak olmak
to be broken into pieces -
2 ufak tefek
1) geringfügigbir şey üzerine \ufak tefek bilgisi olmak über etw geringfügige Kenntnisse habeno, \ufak tefek şeylerle [o işlerle] uğraşmaz er gibt sich nicht mit Kleinigkeiten ab2) schmächtig -
3 un
un Mehl n;un ufak etmek kurz und klein schlagen, fam zerteppern;un ufak olmak zertrümmert ( oder demoliert) werden;ununu elemiş, eleğini asmış olmak einem ruhigen Lebensabend entgegensehen -
4 صغر
Iصَغُرَ1. küçülmekAnlamı: ufak duruma gelmek2. ufalmakAnlamı: büyükken daha ufak duruma gelmekIIصِغَر1. küçüklükAnlamı: küçük olma durumu2. ufaklıkAnlamı: ufak olma durumuصَغَّرَ1. aşağısamakAnlamı: bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersız göstermek, hafifsemek2. eksiltmekAnlamı: sayısını azaltmak3. hafifletmekAnlamı: hafiflemesine sebep olmak, hafifleştirmek4. küçültmekAnlamı: ufak duruma getirmek5. ufaltmak6. azımsamak7. alçaltmakAnlamı: değerini azaltmak8. aşağılamakAnlamı: değerinden düşük göstermek9. kırmakAnlamı: azaltmak -
5 para
де́ньги (мн)* * *1) де́ньги; моне́таpara basmak — печа́тать де́ньги, чека́нить моне́ту
para biriktirmek — копи́ть де́ньги
para bozmak — разменя́ть де́ньги
para çekmek — а) забра́ть де́ньги (из банка и т. п.); б) вымога́ть у кого-л. де́ньги
paraya çevirmek — ком. превраща́ть в де́ньги, реализова́ть акти́вы продава́ть
para çıkarmak — а) печа́тать / выпуска́ть де́ньги; б) отпра́вить де́ньги (кому-л. почтой или через банк)
para sını çıkarmak — оправда́ть расхо́ды
para çıkışmamak — не сходи́ться - с предыду́щей су́ммой ( при подсчёте)
paradan çıkmak — издержа́ться, поистра́титься
parayı denize atmak — расточа́ть, тра́тить зря, мота́ть, транжи́рить
para dökmek — потра́тить де́ньги на что
para dönmek — вести́ дела́ за взя́тку, получа́ть взя́тку
para getirmek — приноси́ть дохо́д / при́быль
para kesmek — а) печа́тать де́ньги; б) загреба́ть больши́е де́ньги, мно́го зарабо́тать
para kırmak разг. — зашиба́ть деньгу́
parasıyla rezil olmak — пропа́сть да́ром - о вло́женных / потра́ченных де́ньгах
para sızdırmak / koparmak — вымога́ть де́ньги
parasını sokağa atmak — выбра́сывать де́ньги на ве́тер
para tutmak — эконо́мить; копи́ть де́ньги
paranın üstü — сда́ча
para üstü kalsın! — сда́чи не на́до!
para yapmak — де́лать де́ньги, нажива́ть состоя́ние
para yatırmak — ком. вкла́дывать де́ньги, инвести́ровать капита́л
para yedirmek — а) зря потра́тить де́ньги; б) потра́тить де́ньги на взя́тки, дава́ть взя́тки
para yemek — а) расточа́ть / прома́тывать де́ньги; б) тра́тить казённые де́ньги, де́лать растра́ту
parasını yemek — жить за чужо́й счёт
bozuk para — ме́лочь
bu işin parasında değilim — меня́ не интересу́ет де́нежная сторона́ э́того де́ла
ufak para — ме́лкие де́ньги
2) уст. пара́ (сороковая часть куруша)••para parayı çeker — посл. де́ньги к деньга́м
- kaç para eder?parayı veren düdüğü çalar — посл. кто пла́тит [де́ньги], тот и зака́зывает му́зыку
- vaatleri kaç para eder ki!
- para etmemek
- beş para etmez
- ilâç para etmedi -
6 nix
interj. dur, dikkat et————————n. hiç, hiçbir şey————————v. engel olmak, reddetmek* * *ufak su perisi -
7 leise
leise ['laızə]I adjbei der \leisesten Berührung en ufak bir dokunuşta2) ( in Andeutungen)nicht die \leiseste Ahnung haben hiç mi hiç haberi olmamakII adv1) ( still) sessizce, sessiz sedasız, usulca; (mit \leiser Stimme) alçak sesle;sprich etwas \leiser! biraz yavaş konuş!;2) ( Schlaf) hafif;einen \leiseen Schlaf haben uykusu hafif olmak -
8 تجزأ
تَجَزَّأَ1. hizipleşmekAnlamı: hiziplere ayrılmak, klikleşmek2. ufalanmakAnlamı: ufak parçalara ayrılmak3. paralanmakAnlamı: parça parça olmak4. parçalanmakAnlamı: parçalara ayrılmak5. bölünmekAnlamı: parçalara ayrılmak -
9 تفتت
См. также в других словарях:
un ufak olmak — çok ufak kırıntılar durumuna gelmek, parçalanmak ... bir yer sarsıntısı ile un ufak olan evlerde yaşıyorlardı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kül ufak olmak — çok küçük parçalara ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak — dikkati bir yerde toplanmak Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kapıdaydı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
TESENNÜM — Ufak olmak. * Yerden iki üç karış yüksek olmak. * Hörgüç üstüne binmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
un — is. Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri İstanbul da mısır unundan baklava yapılırmış, diye bir gün köye geldi. S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler un çorbası un helvası esmer un has un özlü un … Çağatay Osmanlı Sözlük
kül — 1. is. Yanan şeylerden artakalan toz madde Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler külbastı kül çöreği küldöken külkedisi kül rengi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkıntı — is. 1) İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. P. Safa 2) Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Human rights in Turkey — Republic of Turkey This article is part of the series: Politics and government of the Republic of Turkey … Wikipedia
çiçek — is., ği, bit. b. 1) Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü 2) bit. b. Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi Evin ufak çiçekler ve bitkilerle süslü bahçesine çıktım. R. H. Karay 3) mec. Davranışları hafif, toplum… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çivi — is. 1) İki şeyi birbirine tutturmak için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmış ufak çubuk, mıh 2) Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum Birleşik Sözler çivi yazısı çiviyukarı çatal çivi tel çivi cam çivisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
halka — is., Ar. ḥalḳa 1) Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı. F. R. Atay 2) Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı Perde halkası. 3) Değerli metallerden… … Çağatay Osmanlı Sözlük